Kategori: sinema

  • cosmopolis – david cronenberg

    don delillo’nun aynı adlı romanından david cronenberg tarafından uyarlanan cosmopolis ufak çaplı bir hayal kırıklığı yaşattı geçtiğimiz hafta sonu. bir eli yağda diğeri balda baş karakterimiz eric packer saçlarını kestirmek üzere limuziniyle new york’un bir ucundan diğerine gitmeye çalışıyor, pek fazla görüşmediği karısıyla bir şekilde günün üç öğünü için bir araya gelmeyi başarıyor ve yuan’ın…

  • her yer kahraman

    günler süper kahramanlar eşliğinde geçiyor bu ara. bazıları gerçek, bazılarıysa kurmaca. evet olimpiyatlardaki yaşayan süperlere ara verdiğimizde ilk iş kendimizi önce batman’e, ardından örümcek adam’a teslim ettik. kendimi süper hissediyorum :-) üçlemenin son filmi olan kara şövalye yükseliyor ile christopher nolan ve christian bale ikilisinin batman’le karakteriyle ilişkileri, en azından şimdilik, sona erdi. filmi fazla ciddi bulanlar çoğunlukta…

  • amerikanca üç film

    bu hafta perdemize üç amerikan filmi düştü. biri yaklaşık yedi yıl süren montajıyla bir hollywood efsanesine dönüşmüş margaret, diğeri sanırım anna paquin’in dayanılmaz (!) cazibesine kapılıp izlediğimiz the romantics, sonuncusu ise bir klasik: gazap üzümleri. kenneth lonergan’ın yönettiği margaret ile yolumuz ingiliz eleştirmenlerinden aldığı iyi eleştirileri duymamız sayesinde kesişti. yönetmenin bir türlü içinden çıkamadığı montaj problemini…

  • the awful truth – leo mccarney

    işte o çok sevdiğim eski filmlerden biri: başrollerde cary grant ve irene dunne, leo mccarey yönetmen koltuğunda ve alkışlar 1937 yapımı the awful truth için gelsin! 59 günlük evliliklerini birbirlerine güvenlerini yitirdikleri ilk anda bitirmeye kalkan lucy ve jerry’nin komik hikayesi. akıcı diyaloglar, mükemmel oyunculuklar. genelde bir dram ya da trajediye konu olan boşanma ancak bu…

  • glastonbury – julien temple

    glastonbury julien temple’ın 2006’da ingiltere’nin en büyük müzik festivalinin yıldönümü için yaptığı, iki saati aşan bir belgesel. 1970’ten beri yapılan festivale gidip dağıtasımız geldi. bir de keşke ilk yapıldığı zamanlara ışınlanma olanağımız olsaydı. sanki eskiden daha “sakin”, “edepsiz” ve “doğal”mış :) bu arada festival müziğiyle meşhur olsa da tam adı glastonbury festival of contemporary performing…