ilyas odman’dan başka sesler

dün akşam kumbaracı 50’de gece hikayeleri kapsamında ilyas odman’ın …başka sesler… oyununa gittik. bu programdaki oyunların özelliği, bildiğim kadarıyla, kumbaracı 50 yapımları olmaları ve gece 11’de sahnelenmeleri.

ilyas odman’ın öncesinde “çok teatral bulabilirsin” diye uyardığı oyunu, belki de kendimi teatralliğe adam akıllı hazırladığım için, teatral olmasına teatral ama aynı zamanda oldukça fiziksel buldum. tekrarlar üstüne kurulu olan …başka sesler… aynı sahneyi paylaşan ilyas odman, gülhan kadim ve ipek taşdan arasındaki iktidar ilişkisini anlatıyor. ilk sahnede aralarında her seferinde bir adım ileriye giderek tekrarlanan diyalogda ne yapacaklarının sinyalini veren üçlü, “hareket”e geçtiklerinde iktidar dinamiklerini en “açık” boyutuyla gösteriyorlar. kırmızı giyimli ipek taşdan otorite figürünü, odman ve kadim ise bu otoriteye tabi olan özneleri canlandırıyorlar. taşdan’ın verdiği komutlara göre makineyi çalıştırmayı sürdürmeleri, sayı saymaları, bir anılarını anlatmaları, çay-sigara-çakmak getirip götürmeleri ve her ne aşağılamayla karşılaşırlarsa karşılaşsınlar durmamaları, görevlerini aksatmamaları gerekiyor. tabii ki gerektiği zaman cezalarını da karşı çıkmadan kabullenmeleri. fazlasıyla açık seçik ve aynı zamanda şefkatli bir otoriteyi canlandırıyor ipek taşdan: bitkin düşen nesnelerine su getiriyor, onları bir anne gibi bağrına basıyor, sonra döngü aynen devam ediyor. 

taşdan’ın canlandırdığı bu otorite figürünün “hem severim, hem döverim” mantığını savunan herhangi birini temsil ettiğini düşünebiliriz. ama oyun hayal kurmamızı istemiyor bu konuda. taşdan nesnelerini bağrına basarken çalınan kayıttan anlıyoruz ki bu otorite figürü doğrudan askeri, orduyu temsil ediyor. kayıt nöbette uyuyan eri eline pimi çekilmiş bir el bombası tutuşturarak cezalandıran komutanla ilgili habere ait.

oyunu tekrarı kullanımı, hiçbir sahneyi rahatsız edici boyutta uzatmaması nedeniyle sevdim. ama bir seyirci olarak bazı şeylerin hayal gücüme bırakılmasını tercih ederdim. otorite, iktidar, güç ilişkileri denince aklıma ilk gelen isim foucault ve onun panopticon‘u. ne yazık ki oyun bu görünmez iktidar meselesini, görmedikleri bir gücün etkisi altında korkaklaşan ve hiçbir komuta gerek kalmadan otoritenin istediği gibi davranmaya başlayan insanı es geçmiş. bence odman ve kadim’in taşdan’ın komutlarıyla birbirlerini tokatlamaya kadar gitmeleri yerine – ki oyunda fiziksel temas yoluyla şiddeti gördüğümüz tek yer ve gerek var mı diye düşündürüyor – bu her daim içinde yaşadığımız ve günümüzdeki güvenlik kaygısının hayatımıza daha da soktuğu görünmeyen otoriteden ve hatta kendi gölgemizden korkma durumuna daha çok yer verilebilirdi. bir de tabii işin acı kısmı bu tip baskılara maruz kalan insanların genelde kendilerinden daha aşağı olduğunu düşündükleri birini bulduklarında aynı iktidarı onun üstünde kurmaya çalışmalarıdır. bir anlamda “it ite, it kuyruğuna” vakası. dolayısıyla oyunda yerlerde sürünen iki karakterden birinin güçlendiği ve diğerine aynı muameleyi yapmaya başladığı anı görmek, orduyu temsil eden kırmızı elbiseli taşdan’ın yere yığıldığını görmekten daha etkili bir son olabilir. hem dramatikliği kırmak, hem de oyuna bir bitmemişlik, süregiden bir durum varken seyirci koltuğunu terk etmenin tuhaflığını hissettirmek ve aslında tam olarak içinde yaşadığımız bir anın sahneye taşındığını göstermek adına.

…başka sesler… önümüzdeki dönemde berlin’de ballhaus nauynstrasse’de oynanacakmış. ilyas’ın berlin’in önemli dans festivali tanz im august’a ve amsterdam’daki julidans’a oggi niente ile davet edildiğini öğrendim, çok sevindim. sonunda taldans, aydın teker, ayşe orhon dışında birileri daha şeytanın bacağını kırıp uluslararası sahnede boy göstermeye başlıyor!

not: ilyas odman’ın blog’unda oyun dört kişilik görünüyor. neden üç kişiye indi, ne zaman, oyun daha önce nasıldı çok merak ettim…

Comments

“ilyas odman’dan başka sesler” için 2 cevap

  1. danzon Avatar

    verdiğiniz haberlere çok sevindim. yanılmıyorsam odman geçen yaz da julidans'taydı.
    bence; odman kendine özgü tarzını sağlam adımlarla ilerletiyor. özgün olduğunuzda da talep edilir hale geliyorsunuz doğal olarak; hele de (siz bayağı bir takiptesiniz, bilirsiniz) avrupa'nın kısırlaşmaya yüz tutmuş, hepsi neredeyse birbirinin aynı işlerle tıklım tıklım sahnesinde.

  2. chloé Avatar

    doğru, ilyas geçen yıl da cam adımlar ile julidans'taydı ve belli ki julidans yönetmenleri onu çok sevmişler. sanırım nl-tr etkinlikleri kapsamında hollanda'da başka gösterileri de olacak. avrupa'da bir aynılaşma olduğu doğru ama bizimkilerin buradan oraya açılması da hiç kolay olmuyor. yüksek yolculuk giderleri, vize falan derken boşver demek daha kolaylarına geliyor. umarım yılmadan devam etme gücünü herkes bulabilir kendinde…

danzon için bir cevap yazın Cevabı iptal et