Kategori: festival
-
albert nobbs – rodrigo garcia
istanbul film festivali’nin uluslararası yarışma filmlerinden albert nobbs‘un biletleri çoktan tükenmiş duyduğuma göre. kimse kusura bakmasın ama glenn close’un hatrını bile saymaz, albert nobbs yerine uğultulu tepeler‘den yana kullanırdım oyumu. close’un canlandırdığı albert bir otelde garson olarak çalışan ve kadın olduğunu 14 yaşından beri gizleyen bir “erkek”. sakin bir hayat sürüp kazandığı tüm parayı odasındaki…
Written by
-
film festivali’ne ilk öneri, duyumsal bir sinema deneyimi
istanbul film festivali kitapçığını festival başlamadan almayalı uzun yıllar oluyordu. geçen hafta aylaklık yaparken atlas pasajı’na girip sinema gişesinin önünde yığılı kitapçıkları görmek beni lise yıllarına götürdü ve yaklaşık yarım saat sonra elimde kitapçık derin derin düşünürken buldum kendimi: son iki yıldır yaptığımız gibi canımız ne zaman isterse, kendimizi tesadüflere olabildiğince bırakarak mı izlemeli festivali,…
Written by
-
yaşlı babalar ve dertli kızları
she she pop’tan testament münih’te izlediğim son gösteri oldu. she she pop şu sıralar almanya’dan çıkan en popüler tiyatro topluluklarından biri. aile ilişkilerini ele alan oyunlar inanılmaz popüler. zackary oberzan’ın ağabeyi gastor oberzan ile ilişkisini, çocukluğundan bugüne oynadıkları bir film oyunu üzerinden anlattığı your brother. remember? “aile oyunları”ndan sadece biriydi. she she pop’un testament‘i baba-kız ilişkisine…
Written by
-
gisèle vienne’den kaybolma üstüne tekinsiz bir oyun
gösteri sanatlarının daha doğrusu tiyatronun görsellikten ibaret olduğunu ya da olabileceğini düşünüyorsanız, gisèle vienne’in spielart kapsamında izlediğim this is how you will disappear oyunu tam size göre olabilir. sahnede tekinsiz bir orman, çeşitli hareketler tekrarlayan (mükemmele ulaşmaya çalışan) bir cimnastikçi kadın, onun antrenörü ve düşmüş bir rock yıldızı var. oyuncuların herhangi bir anlamı ya da…
Written by
-
münih’te kaçırdıklarım ve ant hampton’dan guruguru
münih geçen ocak ayında ne kadar soğuktuysa, bu aralık ayında da o kadar sıcaktı. neredeyse bahar mevsimini aratmayan, güneş altında paltoları atma isteği uyandıran limonata gibi bir hava altında bizi alışverişe çağıran renkli ve şeytani noel pazarlarını es geçip spielart festivaline attık kendimizi. daha iki hafta önce helsinki’ye giderken istanbul-münih uçağı yoğun sis nedeniyle rötar…
Written by