Yazar: Y.

  • yeni bir oyuncak

    yıllar önce deselerdi ki “bütün bir haftasonunu evde, elinde bir e-reader ile geçireceksin” hayatta inanmazdım. ama oldu, ben geçtiğimiz iki günü evden dışarıya adımımı atmadan, başımı ekrandan zorunlu haller dışında kaldırmadan paul auster’ın sunset park kitabını okuyarak geçirdim. yeni aldığımız sony e-reader kitaplarla aramı yaptı desem yanlış olmaz. tek elle kitap tutmayı seven, bu nedenle tüm kitapları…

  • 1973 – bir harem ağasının hikayesi / mekan artı

    dün akşam mekan artı’da izlediğim ufuk tan altunkaya’nın yazıp yönettiği, murat baykan’ın bir harem ağasını canlandırdığı 1973 – bir harem ağasının hikayesi, maalesef, uzun zamandır karşıma çıkan en anlamsız çalışmaydı. neden derseniz: – küçük, alçak bir mekan (istanbul için normal elbette!). sahne olarak konmuş yüksek platform oyuncuyla tavan arasında 5-10cm mesafe bırakıyor ki çok rahatsız edici…

  • çılgın teyze: mathilde monnier

    , ,

    evet bir çılgın teyze çünkü tam 53 yaşında ve geçtiğimiz pazartesi akşamı (20 şubat 2012) velvet underground eşliğinde sahnede dev hoparlörlerin üstünde dans ediyordu. belki de fransız değil amerikalı olsaydı çoktan madonna ile aşık atmış ve ona gününü göstermiş olurdu, kim bilir? mathilde monnier fransızlar’ın göz bebeği olduğunun farkında ve bunun ona verdiği gücü sonuna…

  • the josephine baker story – brian gibson

    pompidou’daki sergi sonrası meraklandığım ilk isimlerden biri josephine baker oldu. çıplak memeleri ve kalçalarına asılmış muzlarla yaptığı banana dance‘in onu bu kadar ünlü ettiğini, the josephine baker story filmini izlemeden bilemezdim. bir televizyon filmi olmasına rağmen hollywood’un belki de bilerek es geçtiği bu efsanevi dansçı ve şarkıcının hayatını oldukça iyi anlatmış. st. louis doğumlu bir…

  • hayatı dans olanlar için bir sergi

    , ,

    paris’te şu sıralar yapılabilecek en güzel şey centre pompidou’daki danser sa vie (hayatını dans etmek) sergisine gitmek, zaman ne kadar kısıtlı da olsa becerdik ve dansa adanmış bu güzel toplama sergiyi gördük.  nietzche’nin “bir kez bile dans edilmeyen gün kayıp bir gün sayılabilir” cümlesiyle, matisse’in kocaman bir duvarı kaplayan dans resmiyle ve nijinski’nin dans ettiği bir pan’ın öğleden sonrası balesiyle açılan…