Yazar: Y.

  • ishiguro’yu anlamak için

    paris review röportajları meşhurdur. 2008 yılında kazuo ishiguro ile yapılmış bir röportaja rastlayınca bir çırpıda okumadan, ve elbette paylaşmadan edemedim. röportaj yazarın son kitabı olan nocturnes‘ü kapsamasa da ingiltere’ye nasıl geldiğini, yazma ritüelini, nelerden etkilendiğini öğrenmek için iyi bir fırsat. ben özellikle kitaplarıyla ilgili söyledikleriyle çok ilgilendim. ishiguro’nun okumadığım iki kitabı kaldı: a pale view of the…

  • chariots of fire – hugh hadson

    evdeki olimpiyat ateşini geçen gece 1981 yapımı chariots of fire‘ı izleyerek söndürdük. hugh hudson’ın yönettiği film büyük britanyalı atletizm takımının 1924’teki paris olimpiyat oyunları çıkarması üstüne kurulu. gerçek bir hikayeden uyarlanmış film. bir yanda dinine bağlı, misyoner iskoç eric liddell (ian charleson) var, diğer yandaysa cambridge’de okuyan yahudi harold abrahams (ben cross). hem birbirleriyle yarışıyorlar…

  • the third man – carol reed

    nereden takıldıysa aklına, k. neredeyse bir haftadır sayıklıyordu: the third man mutlaka, bir an önce izlenmeliydi. yıllar yıllar önce küçükken televizyonda uyuklayarak izlediği bu orson welles’li filme bir kez daha bakmak ve mümkünse bu sefer gözünü bile kırpmadan sonunu getirmek istiyordu. o gözünü kırpmadı ama ben gözlerimi açık tutmakta epey zorlandım. carol reed’in yönettiği 1949…

  • cosmopolis – david cronenberg

    don delillo’nun aynı adlı romanından david cronenberg tarafından uyarlanan cosmopolis ufak çaplı bir hayal kırıklığı yaşattı geçtiğimiz hafta sonu. bir eli yağda diğeri balda baş karakterimiz eric packer saçlarını kestirmek üzere limuziniyle new york’un bir ucundan diğerine gitmeye çalışıyor, pek fazla görüşmediği karısıyla bir şekilde günün üç öğünü için bir araya gelmeyi başarıyor ve yuan’ın…

  • radio days

    internet üzerinden radyo dinlemeye bayılıyorum. radyosuz durmadığım eski günleri hatırlatıyor bana. frekans yakalama derdi de yok. şu sıralar caz müzik için en iyi adres tsfjazz. arada bir fransızların korkunç reklamları çıkıyor ama her gülün bir dikeni vardır deyip katlanıyoruz. az önce peggy lee’nin black coffee‘sinin ardından şimdi julie london’dan gelen hot toddy paylaşma isteğimi artırdı.…