“Sivrisinekler uyutmadı” diyor. Yüzü gözü şişmiş, saçları dağılmış, zaten kolunu kırdığından beri kendi kendine zar zor topluyor, her şeyin üstüne uykusuzluk da eklenince yataktan kalktığı gibi bırakmış belli ki. Kendini içeri attığı gibi önce kol askısını, sonra İstanbul’un nemli sıcağında terden sırılsıklam olmuş tişörtünü çıkarıyor, kanepeye giden yolu zaten biliyor. İstanbul’un en pahalı mahallelerinden birinde karısı yaz boyu havuz başında takıldığı kulübe yakın olsun, kızı okula yürüyerek, tenise, piyanoya, kursa, ip atlamaya bisikletle gidebilsin diye yaşıyor, kendisi her gün çalışmak için Marmaray’da, Metrobüs’te, metroda bir saat yol gidiyor. Herkesin hafta sonu sahilinde çimenlere yayılmayı, mehtaplı gecelerde kayıkla denize açılmayı, nezih restoranlarında, barlarında takılmayı, sokaklarında minik şortlar, parmak arası terliklerle yaşamayı hayal ettiği semtlerden biri. Balkonlarda şanlı Türk bayrakları, ailedeki herkesin arabası olsa hepsine yetecek kadar park yeri, tüm boykotlara sirayet eden mahalle sakinleri, akşam saat sekiz dendi mi çalan tencere tavalar, açılıp kapanan ışıklar, aydınlık için dakikalarca karanlıklar, çöplerin ayrıştırılıp atıldığı kutular, en güzel domatesin, en pestisitsiz biberin en okkalı fiyatlara satıldığı, içine girince insanı üşütmeyen, ideal serinlikteki süpermarketler, kahverenginin en organik tonundaki yumurtalar, her köşe başında tsunami toplanma alanı tabelaları… Amma velakin sivrisinekten kurtulamıyor, ellerinde elektrikli raketle uyuyorlar. Hani şu sivrisineğe isabet ettiğinde “cıs!” eden, insana kediye köpeğe işlemeyen raketlerden.
“E çok normal, dere ağzındayız, deniz kenarındayız, marina manzarasındayız” diyor. Terini kurutacak, kanepede televizyon karşısında azıcık uyuyacak, o uyurken televizyonda bir şeyler onu izleyecek, biraz demlenecek, soğuk bir duş alacak, işten aradıklarında gerekli direktifleri verecek, yönlendirmeleri yapacak, arada benim bir sivrisinek edasında vızıldanmalarımı duymamaya çalışacak, sonra saati geldiğinde ya da o biraz kendine geldiğinde kalkıp temiz bir tişört giyecek, saçlarını bana toplatacak, kol askısını bir tarafa, çapraz taşıdığı çantasını diğer tarafa takıp kapıdan çıkacak. İşine gücüne evine kızına sivrisineklerine elektrikli raketine gidecek. Klimalı evinde klima salonda, kendisi en arkada yatak odasında, camı açtığında sinekliğe rağmen içeri üşüşen kan emici sivriler, minik balkonunda yeterince güneş alamadığı için serpilemeyen çiçekler, saksıya saplanmış kendisine ait olmayan ama dilini şakır şakır konuştuğu ülkenin bayrağı. Telefondan memleketinde tuttuğu takımın en son transfer haberlerine bakacak soğuk bir bira eşliğinde, belki biraz instagram karıştıracak. Gözleri yeterince ağırlaştığında bu gece derin bir uyku çekme umuduyla kendisine özel yapılmış yatağının yumuşak yastıklarına gömülürken bana bir iyi geceler mesajı atacak. Yatakta bir o, bir de raketi. Sivrisinekler uyuttu mu uyutmadı mı… Vız vız vız… Yarın anlaşılacak.

heroic49ca3da219 için bir cevap yazın Cevabı iptal et