Spleen d’Istanbul

IMG_0683
Gezi Parkı’ndaki susuz kalmış hüzünlü yunuslar

Sevgili günlük,

İstanbul çok sıkıcı bir yer. Dağ başını ve oranın sıkıcılığını özledim şimdiden. Her yerde çok fazla insan var ve bunların ne işe yaradığını düşünüp duruyorum. Dağ başının sessizliğini, yalnızlığını bulmaya imkan yok bu sokaklarda. Baudelaire misali kalabalıkların yalnız adamını oynuyorum burada ve her gün daha da yalnızlaşıyorum. Herkesin ayrı bir gailesi, işi-gücü var ve ben burada ne yaptığımı bilmiyorum.

Sevgili günlük,

Eski bir şarkı vardı ya hani, arabalı bir gezi sırasında bolca dinlemiştik, ben küçüktüm o zaman, hep o şarkı var aklımda: Gidelim buralardan, dayanamıyorum…

Bir de şu Orhan Veli şiiri var keten ceketimi sırtımdan çıkarmadığım ve bazı bazı ter içinde kaldığım baharın şu yakıcı günlerinde dilime dolanan:

İnanma, ceketim, inanma
Kuşların söylediklerine;
Benim mahrem-i esrarım sensin.

İnanma, kuşlar bu yalanı
Her bahar söyler.
İnanma, ceketim, inanma!

Aklım bir karış havada, günler böylece geçip gidiyor işte. Yeni meşguliyetim ise gecenin bir yarısı elime aldığım bir kitap ki beni değil tüm yaz, sonrasında bile besleyebilir. Roberto Bolaño’nun 898 sayfalık 2666 kitabından bahsediyorum. Aradığım belayı bulmuş olmam kuvvetle muhtemel!

Comments

Yorum Yapın