bir intiharın yakınından geçmek

bütün gece bunu düşündüm: intiharın genel provası. sırp yazar duşan kovacevic’in şehir tiyatroları tarafından sahnelenen oyununu izlemedim, hayır, ama dün cevahir avm’de bir intihar gerçekleşirken oradaydım. “intihar”la olan tüm ilişkime rağmen yanından geçip gittiğimi, dikkat etmediğimi düşünüyordum. yanılmışım…

bir pazar günü, hava pırıl pırıl güneşliyken avm’de işin ne derseniz, yolum düştü işte demekle yetinirim. kuru kalabalık arasında aylaklık yaparken birden herkesin neden bir noktaya doğru baktığını merak ettim ve aşağıda, yerde yatan cesedi gördüm. arkamda bir ses “intihar mı etti, yoksa arkadaşı mı itti?” diye konuşa dursun, sağlık ekipleri ve polis çoktan olay yerinde bitmişti. “korkuluklardan ve trabzanlardan uzak durun” anonsu sürekli tekrarlanırken aşağı indim, bir csi dizisini aratmayan olay mahalinden usulca geçtim ve dışarı çıktım. o kalabalık avm’nin içinde ölen üçüncü kişi bu. gerçekten intihar mı etti, başlarına gelebileceklerden korkan avm yöneticileri olaya intihar süsü mü vermeye çalışıyor bilmiyorum ama ilk defa bu kadar yakın hissettim ölüme. güneşli pazar günlerinin kafamda mutluluk, keyif, neşe ile olan doğal birleşimi ciddi bir yara aldı. bütün gece uykuyla uyanıklık arasında intiharın genel provası‘nı düşünüp durdum…

intihar denince aklıma ilk gelen üç sahneyi de not etmem şart: sofia coppola’nın the virgin suicides filminde kendini garajdaki arabaya kitleyip egzos zehirlenmesiyle intihar eden kirsten dunst (yanlış hatırlamıyorum değil mi?), chantal akerman’ın saute ma ville kısa filminde kendini mutfağa kitleyip kapıyı pencereyi iyice tıkayıp gazla intihar ettiği sahne (evet kendisi oynuyor), ve son olarak wim wenders’ın million dollar hotel filminde otelin çatısından koşarak kendini boşluğa bırakan tom tom.

Comments

Yorum Yapın