belçika notları 2/2

yıl sonu geldi. buralarda bir türlü hissedemesem de yeni yıl telaşını, renklerini, heyecanını, belçika’da her şeyin fazlasıyla tadına vardık. noel öncesi avrupa’da bir yerlerde olmak güzel oluyor. meydanları süsleyen açıkhava pazarları, bu pazar yerlerindeki sıcak şarap, sıcak çikolata, yığınla alkollü içecek ve kahve, güzelim kişler ve tabii ki türlü türlü hediyelik zerzevat satan tezgahlar insanın içindeki yıl sonu rehavetini daha da güçlendiren türden. alışveriş çağrısı, orada da burada* olduğu gibi baki, ama sanki farklı bir samimiyet var yaklaşımda.

ste. catherine meydanındaki buz pisti, dönme dolap, atlı karınca, grand-place’ta her akşam 18:00-22:00 arası gerçekleşen projeksiyon gösterisi, avrupa parlamentosu önündeki dev yılbaşı ağacı, brüksel’i noele boğmuş durumdaydı. her zaman değil, sadece noel için, en fazla bir aylığına sunulan bir hoşluk, belki sadece bu yüzden katlanılır…

brüksel’de geçirdiğimiz günlere bir de antwerp royal museum of fine arts’taki (KMSKA) anselm kiefer sergisini sığdırdık. müzenin asıl koleksiyonu 2014 yılına kadar restorasyon nedeniyle ziyarete kapalı, bu nedenle dev binanın sadece çok küçük bir kısmı geçici sergiler için kullanılıyor. yahudi nüfusu, elmas ticareti ve limanıyla meşhur anvers’i anselm kiefer sergisi vesilesiyle ziyaret etmiş olduk. paris’te yaşayan alman sanatçının yüksel arslan’ınkini andıran çağrışımlarla, metinlerle dolu bir dünyası var. ama bunu ortaya koyuşu, arslan’ın çoğu eserinin tersine, fazlasıyla görkemli. anvers’teki müzede dev heykellerini, yerleştirmelerini göremesek de, değişik malzemeler kullanarak yaptığı tuvallerine tanık olduk. dini bağlantılarla yüklü eserleri bana kimi zaman fazla ruhanî gelse de, kiefer ilginç bir adam. anvers’de sergilenen tuval çalışmaları bana her ne kadar kalabalık gelse de céline’in aynı adlı romanından çıkışlı voyage au bout de la nuit ve yok olmakta olan babil kulesi’ni gösteren the fertile crescent hafızama kazınan resimler oldular. kiefer yaşadığımız zamanların en dışavurumcu ve bagajı dolu sanatçısı gibi görünüyor. assouline’in blogunda geçenlerde çıkan bu yazı da bunu gösterir nitelikte…

belçika’da yediğimiz muhteşem tartlar, içtiğimiz şişe şişe, bardak bardak lezzetli biralar, bir gece ansızın mideye indirdiğimiz bir tencere dolusu midye ve üstüne çektiğimiz waffle ziyafeti bize kaldı, gezip gördüklerimiz buralara kadar geldi. çok soğuktu, karlıydı, yollar buzlu, parklar kaygandı. ama yine de güzeldi, ufuk açıcıydı. insan her şeyi bir kenara bırakıp gitmezse arada bir, tembelliğe, kıçını kanapeye serip varsa televizyon, yoksa o-bu-şu filmi izlemeye, ya da sadece bilgisayarına bakmaya öyle bir alışıyor ki, çember gittikçe daralıyor. bir yeni yıl dileği yapmak gerekirse, o yüzden, bol gezmeli, görmeli, denemeli bir yıl olsun…

* istiklal caddesi boyunca yürümeye kalktım bugün. beta, top shop, colleziona, mavi jeans, benetton… hepsi çeşitli indirimlerle, birbirinden çekici (!) (bana göre saldırgan) vitrinlerle bizleri içeri almaya çalışıyorlar. vahşi çiçekler, ağaçlarla dolu bir ormanda yürüyor gibi hissettim. dört bir yanım beni öğütmeye çalışan bitkilerle doluydu ve benim ayağım bir yere takılmadan, düşmeden, kafamı gözümü yarmadan, hatta olabildiğince görünmez bir şekilde aralarından sıyrılıp geçmem gerekiyordu. ben başardım ama kayıp çok. sonumuz kötü…

evde iki dergi var: newsweek ve adbuters. newsweek çin’de ve türkiye’de kredi kartı kullanımının artmasıyla ekonominin hızlı büyümeye başladığını yazmış, ne kadar olumlu diyor kısaca. biz de çinliler gibi yastık altı para biriktirme geleneğinden gittikçe uzaklaşıp, kredi kartları ve banka kredileri sayesinde olmayan paralar harcamaya alışıyormuşuz iyiden iyiye.

adbusters ise bunun tam tersi bir konuyu ele alıyor. japon gençliği daha çok para kazanma hırsını bir kenara koymuş, daha az harcamaya, daha küçük ve kendine has yaşamlar kurmaya başlamış kendine. sonuç: ekonomide asya’nın en büyüğü olan japonya, birinciliği çin’e kaptırmış durumda. çarkın kredi kullanımı cesaretlendirilmezse kırılıp döküleceğinden endişeli japonlar endişe içinde. ama “ikinci olmanın nesi o kadar kötü?” diyenler de var.
bizim doyma noktamıza ne kadar kaldı acaba?…

Comments

“belçika notları 2/2” için bir cevap

  1. Anonymous Avatar
    Anonymous

    Brüksel'de olmak vardı!!

Yorum Yapın