iskoç sorunlar dünyasına (trainspotting ve acid house‘dan yıllar sonra değişen pek bir şey yok gibi) yeni bir bakış… glasgow’un her yanına yerleştirilmiş mobese kameralarından gelen görüntüler başında ömür tüketen bir kadın polis memuru ve ailesini öldüren adamı görüntülerde görmesi üstüne kendi adaletini sağlamaya çalışması üstüne bir film.
bizim de istanbul’da hayatımızı yavaş yavaş sarıp sarmalayan bu kameralar iyi hissettirmiyor bana. red road‘u izledikten sonra durumun vehameti çöktü üstüme. biraz fazla kolay olmuyor mu, devlet için, suç işlendikten sonra kurbanı kurtarmaya ve suçluyu cezalandırmaya çalışmak? bir şehri kameralarla donatmanın bedeli, o kentin insanlarını eğitmek, onlara iş sağlamak, suça yönelmelerini önlemenin bedelinin yanında devede kulaktır herhalde.
surveillance, voyeurism, foucault, panopticon konularına yeni başlayanlar iyi bir film olabilir.

Yorum Yapın