bir üsküdar serüveni

az gittik uz gittik, dere tepe düz gittik.
diye başlamak isterdim ama gereksiz kalacak onca laf. bugün bir kez daha milletimizin özel olsun, toplu olsun, herhangi bir kara taşıtını kullanma tutkusu ile bir kez daha karşılaştım. üsküdar musahipzade celal sahnesi’ne ulaşım yollarını google’dan araştırmak net bir sonuç vermeyince biz de çareyi mekanı arayıp nasıl gelinir diye sormakta bulduk. aaa, dediler, karşıdan mı geliyorsunuz, o zaman motordan indikten sonra karşıya geçip caminin yanındaki kadıköy dolmuşlarına bineceksiniz. yalnız dikkat bazıları bağlarbaşı’ndan geçer, bazıları doğancılar’dan. mutlaka bu ikincisine binmelisiniz. neyse notları aldık, yola düştük. aradaki sıkıcı kısmı uzatmak istemem. dolmuşta 5 dakika oturduk bile diyemem, oturmamızla kalkmamız bir oldu. meğer çok rahat yürünebilecek bir mesafedeymiş bu şehir tiyatroları sahnesi.
organizasyon ekibi biz mekana vardığımızda çoktan satış masasını kurmuş, sakin sakin oturmaktaydı. güzel sahneymiş, italyan ama alçak, sahne önü yuvarlak. p.a.r.t.s. sunumları için verilebilecek en ideal sahneyi verdiklerini bile söyleyebilirim.
dans camiasından pek az insanın katıldığı dikkatimizi çekmedi değil. tiyatro festivali, avrupa üniversiteleri tiyatro şenliği derken oldukça yoğun bir mayıs ayı geçiren istanbul seyircisi seçmekte zorlandı sanırım ki salon oldukça boştu. yazık, bu sunumlar iDANS kapsamında gösterilse garajistanbul ağzına kadar dolar, bir de üstelik en az 15-20TL bilet parası ödemek gerekirdi. umarım yarın ve pazar günü daha çok seyirci gelir.
bu ilk sunumda arka arkaya üç iş izledik:
light as a feather, green as an apple / veli lehtovaara, maria silva
trio lio lej / mikko hyvönen, aron blom, guo rui
little perceptions / noé soulier, daniel linehan, thibault lac
ilki farklı, biraz fazla hesaplı bir adem-havva hikayesiydi. ikincisi ise uzman gözlere hitap eden bir hareket araştırması. programda yazılana göre sade hareketten çok eylemler üstünde durmuşlar, bunu bilerek izlediğimde daha anlamlı geldi gördüklerim. yine de dansla ciddi anlamda uğraşanlar, yani antrenmanlı gözler dışındakilerin takip edebilmesi ve anlam yükleyebilmesi oldukça zor bir iş. üçüncü iş mizahın biraz daha ön planda olduğu, hareket ve sesin bir arada araştırıldığı-sorgulandığı bir çalışmaydı. seyirciyle iletişim kurmak önemli gibiydi ve italyan sahneye benzeyen, seyirciyi belli bir mesafede ve kendisini sahnedekinden uzak ve küçük hissetmesine sebep olan bu sahne yapısında performansçılar istedikleri iletişimi kuramadılar gibi.

yarın ve pazar günü izleyeceklerimizi de gittikçe artan bir merakla bekliyoruz!

Comments

Yorum Yapın