Kategori: oradan buradan

  • büyük umutlar

    dün büyük umutlarla bir konferansa katıldım. ve yine hüsrana uğradım.santralistanbul’a sabah saatlerinde bir okul aracıyla girmemiz yaklaşık 15 dakika sürdü. yılda kaç kere yapıldığını ve neden bu kadar çok yapıldığını anlayamadığım istanbul fashion week santral’i mesken edinmiş. bir tarafta içinde butiklerin yer aldığını düşündürten kocaman beyaz bir çadır, diğer bir tarafta geçen yıl bu zamanlarda…

  • yürek sökenlerin yüreği söküle…

    boris vian’ın yarattığı ve kahramanlarına iki kez (fazlasını bulamadım henüz) kullandırdığı özel bir alet vardır: yürek söken. öyle muhteşem bir alettir ki insanı kalpten yaralayanların kalplerini çıkarmaya yarar. yaralandığınız halde kendi kalbinizden bir türlü söküp atamıyorsanız birini, alırsınız yürek sökeni elinize, dayanırsınız o yaralayanın kapısına. sonrası size kalmış, ister tek hamlede, ister önce konuşup içinizdekileri…

  • kim kiminle nerede ne zaman ne yapıyor

    habercilik anlayışımız yukarıdaki soruların cevaplarına emanet.ilginç bir yerde yaşıyoruz. herkes bilip bilmeden konuşuyor. bütün cümlelerimiz “bence” ile başlıyor. bir blog yazarken olabilir ama haber verdiğini iddia eden sitelerde buna nasıl izin veriliyor anlamıyorum. kimse siteye konacak yazıları bir gözden geçirmiyor ve daha da kötüsü kimse yazarlarına en azından imla kurallarına dikkat etmelerini, yazıyı koymadan önce…

  • yanaş yanaş nereye kadar?

    “yandaş medya” denince eskiden, muhafazakâr partiler döneminde yani, vakit, yeni şafak, zaman, akit gibi gazeteler gelirdi aklımıza. şimdilerde sınırlar öylesine muğlaklaştı ki neyin nerede durduğunu, kimin kimden olduğunu anlamak çok güç. dünyanın küreselleşmesinden bahsederken hepimiz birden toptan küreselleştik (hem fiziksel hem de düşünsel olarak).29 ekim resepsiyonu sonrası gazetelere göz atarken aklıma yığınla şey geldi. ama…

  • neredeydim ben?!

    döndüm!iyiyim de ama yazasım yok pek. ne jardin d’europe ödülünü seyirciyi de sahnede çalışanları da yeterince mutlu ettiğini düşünmediğim e.i.o‘ya gitmesi ne de bloom!’un city adlı performansı o kadar da içimi açmadı. ayça damgacı ve biriken mi özen yula’nın muhteşem metni mi daha çok övgü hak ediyor onu da bilemiyorum. ama hepsiyle ilgili yazacak kelimelerim birikti…