Acil feminizm

Feminismradicalnotion-1

Kendimi hiçbir zaman bir feminist olarak tanımlamadım. Carla Bruni gibi “Bizim kuşağımızın feminizme ihtiyacı yok” diyecek kadar geri kafalı değilim, yine de feminizmle ilişkimi derinleştirmemekle belki de büyük bir hata yaptığımı dün akşama kadar fark etmemiştim.

Dün akşam sevgili arkadaşım Y.’ye destek olmak için gittiğim, insanların kendilerini sosyal alanda daha iyi ifade edebilmeleri ve kalabalık bir ortamda konuşma fobilerinden kurtulabilmeleri üstüne kurulu grubun toplantısında oturduğum 2,5 saat boyunca feminizm üstüne bolca kafa yordum.

Kısaca olay şu: yaklaşık 2-6 dakika arasında konuşmalar yapmanız gerekiyor. Ya kendinizi tanıtıyorsunuz, ya o anda karşınıza çıkan sürpriz bir soruya cevap vermeye çalışıyorsunuz ya da belli bir konuda görüş belirtiyorsunuz. Kurallar bol ve çetrefilli, ama her konuşmadan önce ve sonra bolca alkış, yüzlerde yapışık gülümsemeler…

Beni dumura uğratan tüm bu liseden beri unuttuğum ve yabancılaştığım kurallar ve hiyerarşi dünyası değil, gruptaki erkek konuşmacıların çoğunluğunun dillerine pelesenk ettikleri kadınlık halleriydi. Eşinize hediye almayı unuttuğunuzda başınıza gelebilecekler, evlilik yıldönümünü yaratıcı bir şekilde kutlamadığınızda yiyeceğiniz paparalar, kısaca her fırsatta dünyayı erkeklerin başına yıkan kadınlar! Hikayelerin sonu hep kahkaha, onaylayan baş sallamaları, alkışlar. Ne erkeklerden ne de kadınlardan itiraz eden yok. Biz bu muyuz diyen kadın hiç yok.

Bu sözde eğitimli, sosyal çevrelerinde ve kariyerlerinde yükselme arzusundaki insanların kadına bakışı içler acısı bir düzeyde, ayrımcılık, cinsiyetçilik başrolde. Oradaki grubun parçası olan ve söylenenleri kulak arkası edip söyleme biçimini alkışlayan kadınlar adına utandım.

Carla Bruni sadece Fransa adına mı konuşuyordu bilmiyorum (Fransız kadınları da yeterince karşılık verdiler kendisine gerçi) ama Türkiye’de feminizme kesinlikle ihtiyacımız var. Her yerde ve acilen.

Comments

Yorum Yapın