Aydın Teker’in Japon kontrbasçı Jun Kawasaki ile çalışmaya başlamasının arkasında Kawasaki’nin Şevket Akıncı’nın da dahil olduğu, iDANS-4’teki performansı var. 2010 yılında festivalin açılışını yapan performansa Akbank Caz Festivali’ndeki unutulmaz Sun Ra konserinden çıkıp koşarak yetiştiğimi, garajistanbul’daki geceden aklımda Kawasaki’nin fazlasıyla canlı performansından başka pek bir şey kalmadığını hatırlıyorum. İşte o gün Kawasaki’den aynı şekilde etkilenen Aydın Teker 2000 yılında Londra’da yine bir kontrbasçıyla sahneye koyduğu db-II-BASS‘ı yeni bir yorumla sunmak için kolları sıvadı. Öncelikle iDANS’taki performansın yapımcısı olan Yuki Hata ile iletişime geçildi, onun aracılığıyla da Jun Kawasaki ile. Ardından Japonya’da Saison Foundation’dan alınan bir fonla Teker’in Japonya’ya gidişi ve Kawasaki’nin İstanbul’a gelişi karşılandı. Benim bildiğim kadarıyla bu iki birliktelik ve son olarak Kawasaki’nin prömiyer öncesi İstanbul’da geçirdiği süre dışında da ikili birlikte çalışma fırsatı bulamadı. Yani muhtemelen topu topu 2-3 aylık bir süreden bahsediyoruz. Aydın Teker ki harS için 2-2,5 yıl, aKabı için 2-3 yıl, 3 faz için 3-3,5 yıl dansçılarını stüdyodan çıkarmamış, sürece inanan bir koreograf, bu işin içinden nasıl bu kadar kısa sürede çıktı? Yoksa bir Japon dehası mı var işin içinde bu sefer?
Teker’e kalırsa öyle gibi görünüyor. O ne kadar stüdyodan çıkmak istememişse, Kawasaki daha çok istememiş. O ne kadar zorlamışsa sınırları, Jun daha çok zorlamış, daha fazla hırpalamış bedenini. Aydın Teker işlerine özgü ağrılar, sızılar, belki küçük sakatlıklar eksik olmamış bu kısa süreçten. Ona göre henüz bitmemiş, daha çok yolu olan bir iş…
Akbank Caz Festivali kapsamında sergilenen db-II-bass sound, body and instrument başrolde dansçılıktan önce müzisyenliğiyle var olan Kawasaki olunca bir dans performansından önce bir deneysel müzik performansı olarak nitelenebilir.
db-II-bass Aydın Teker’in önceki işlerinde de yoğun olarak hissedilen bir iktidar ilişkisini sahneye koyuyor. Kawasaki iktidarın güçlü tarafında çünkü enstrümanıyla arasında, onun üste çıkmasını engelleyecek bir ustalık aşamasına gelmiş olmanın sağladığı rahatlık var. Kontrbasını her şekilde çalıyor, onunla oynuyor, arkasında kaybolup onun bacakları oluyor, ondan ayrı kalmadığı gibi onun altında ezilmiyor da. Aydın Teker’den kaynaklanmış bir fikri Kawasaki sahnede müziğiyle zenginleştiriyor. Elbette herhangi bir dramaturji yok, elbette esprili durumlar üstüne yoğunlaşılmamış, elbette Kawasaki sanki bazen üstüne yazılmış bir rolü yerine getirmeye çalışıp altında biraz şaşkın kalıyor.
db-II-bass ile ilgili en kötü şeyin ışık tasarımı olduğunu söylemek gerek. Boşlukları aydınlatmak üstüne kurulu, seyircinin gözlerini fazlasıyla yoran, kimi zaman sahneye bakmak istemememe sebep olan, sürekli ışık değişimi olan bir tasarım. Zaten zor olan bir Aydın Teker performansı izleme eylemini kolaylaştırmak yerine daha da zorlaştırıyor.
Aklımda bir soru var performansı izlediğim günden beri: Aydın Teker sadece fikri verse ve Jun Kawasaki bu fikri kendi kendine geliştirseydi nasıl bir performans izlerdik acaba? Sanırım asla öğrenemeyeceğiz…

Yorum Yapın