sadece dergi kapaklarının ne kadar ilgi çekici olabileceğini değil, bir şilili yazarı da keşfettim sayesinde. by night in chile okuduğum ilk roberto bolaño kitabı olarak kitaplığımdaki yerini aldı. öyle görünüyor ki gerisi de gelecek.
hayatta olmayan yazarlarla ilgili en büyük korkum onları çok sevip edebiyatlarını derinlemesine özümsemek isterken bir çırpıda tüketip yeni eserlerine gömülme zevki olmadan yaşamak zorunda kalmak. bu duyguyu bana ilk yaşatan samuel beckett olmuştu. ardından kafka, thomas bernhard, proust tekrar tekrar aynı korkuyla yüzleşmemi gerektirdiler. son olarak ishiguro ile ilgili aynı şeyin başıma gelmesinden korkup halen hayatta olduğunu öğrenince ne kadar sevindiğimi hatırlıyorum. bir kitap (ya da yazar) kurdu için yeni eserleri beklemek kutsal bir iştir ne de olsa.
roberto bolaño 2003’te, 50 yaşında aramızdan ayrılmış. by night in chile ingilizce olarak yayımlanan ilk kitabı.zoru severim, uzun cümleler, paragrafsız, neredeyse noktasız virgülsüz oradan oraya atlayan bilinç akışları içimi gıdıklar. onlarla aramda tam bir aşk ve nefret ilişkisi var. bolaño’nun kitabı bu ilişkiyi sonuna kadar ateşledi. edebiyata meraklı bir rahip olan baş karakterimiz ölüm yatağında hayatıyla ilgili değinmesi gereken şeyler olduğuna karar veriyor ve yazıyor. şili’nin edebi çevrelerinde cirit atması, avrupa’da kiliselerin nasıl korunduğunu anlamak üzere opus dei tarikatı üyeleri tarafından uzun soluklu bir avrupa gezisine yollanması ve burada kiliselerin en büyük düşmanının güvercin pisliği olduğunu ve rahiplerin beslediği şahinlerin güvercinleri öldürerek kiliseleri koruduğunu öğrenmesi, allende’den hoşlanmaması, pinochet ve cunta generallerine komünizm üstüne dersler vermesi rahibin değindikleri arasında. bu arada zaman zaman kafası atıp kadınlardan, arzulardan, şehvetten dem vurduğu edepsiz şiirler yazıyor elbette.
allende taraftarı ateşli bir solcu olarak tanınan ve pinochet tarafından “devrime yardım etmek” suçuyla kısa süre hapse mahkum edilen bolaño’yu bu kadar geç keşfettiğim için üzüldüm ama bir yandan da daha okuyacak bir sürü kitabı olduğunu düşünüp seviniyorum. internet kitapçılarından gördüğüm kadarıyla benim okuduğum olmasa da 4-5 kitabı türkçe’ye çevrilmiş. eğer siz de bendenseniz elinizi çabuk tutmanızı öneririm.


Yorum Yapın