bir özel istanbul

siz bu satırları ne zaman okuyacaksınız bilmiyorum ama bazılarınız la fura dels baus’un iksv’nin 40. yılına özel hazırladığı istanbul istanbul gösterisini izlerken ben evimde mad men‘in beşinci sezonunun son bölümlerini izliyor olacağım. istanbul istanbul‘u dün akşam genel provada izledim, rüzgarlı haliç havasını yeterince içime çektim ve bu geceyi projeksiyon perdesi karşısında, kanepede yayılarak geçirmek gibi küçücük bir lükse sahibim.

yıl 2008. alkantara festivali için lizbon’dayız. bir haziran gecesi são jorge kalesi’ne doğru yola düşüyoruz. hava sıcak, ortalık kalabalık, bilet bulmak zor (bilet fiyatları 5eu ve 10eu!). clara andermatt’ın meu céu gösterisini izleyeceğiz. bundan sonrasını anlatmak zor. kalenin girişinde, yerli halk arasından seçilmiş bir grup yaşlı karşılıyor bizi. yavaş yürüyor, bir halk türküsü ya da ninni söylüyorlar yanlış hatırlamıyorsam. performans, usulca, hiçbir anons, en küçük alkış olmadan, kısık sesli, gizemli bir takiple başlıyor böylece. grubun peşinden kalenin içlerine doğru ilerliyoruz. bundan sonrasını anlatmak güç. gözlerimde kalan görüntüler var, sesler var, hissettiklerim var ama kelimeleri unutmuşum. opera, sirk, tiyatro, dans, her şeyin var olduğu, birbiriyle içiçe geçtiği, ışığın gözlerinizi almadan aydınlatıp renklendirdiği, her anına hayran kalmanız ve büyülenmeniz için yaratılmış, mekanı kucaklayan bir gösteriydi meu céu. iki saat sürdü, yormadı, hiç bitmesin dedirtti.
sonraki araştırmalarımda öğrendim ki clara andermatt portekiz’de yaşayan belçikalı bir koreografmış. ve ustalığı mekana özel yaptığı, kendi ekibi dışından o kentin insanlarını, sanatçılarını dahil ettiği bu görkemli performanslarıymış. topkapı sarayı bahçesinde buna benzer bir iş yapıldığını, isteyen herkesin kapasite yettiğince izlediğini hayal etmiştim.
nereden nereye… dün akşam camialtı tersanesi’ne giderken aklımda bir bu meu céu vardı, bir de la fura dels baus’un 1998’de tiyatro festivali’nde akm koltuklarından izlediğim ve beni “beslemiş” oyunlar listesindeki f@ust sürüm 3.0 oyunu. mavi marmara’nın istirahatte olduğu tersanede bu iki gösteri birleşecek, kafamın içinde havai fişekler patlayacaktıeseri gerçekleştiren 80 kişilik performansçıların tümünün gönüllülerden seçildiğini fark edip, teknik kurulumun son dakikalarını gördüğümde sanatsal bir şölenden çok teknik bir ustalıkla karşılaşacağımızı anladım. gösteriyi izledikçe haksız olmadığım da ortaya çıktı.
istanbul istanbul‘un en güzel ve özel kısmı şüphesiz aşağıda koşturan teknisyenleri görmezden gelmenizi sağlayacak kadar göz alıcı olan sonu, yani “insan kulesi” bölümü. fazıl say’ın nazım oratoryosu’nun, çalışılmış koreografinin farkı bu bölümde ortaya çıkıyor. dün akşam fotoğraf ya da video çekimi yasaktı ama eminim bu akşam herkes bolca fotoğraf çekiyordur ve yarın itibariyle facebook, twitter ya da medyada bolca fotoğraf bulabilirsiniz bu bölümle ilgili.

“insan kulesi” dışında istanbul istanbul, lale bölümündeki (grup istanbul’u temsil eden lale figürünü ilk kez kullanmış ve sonraki performanslarda da kullanmayı düşünüyormuş) ucuz animasyon ve laleler, ortalıkta performanslardan daha fazla görünür olan vinçler (estetik?), tilbe saran’ın iksv’nin 40. yılı sebebiyle okuduğu iyi temenniler metni (kör gözüm parmağına ve gereksiz bir konuşma) ile aklımda kalacak gibi görünüyor. bütünlüklü ve “bundan sonra ne olacak?” merakı uyandıran bir görsel şölen yerine epizodik, sağdaki sekans bitince soldakinin ve ardından yine sağdakinin başlayacağından emin olduğunuz ve o an izlediğinizden sıkıldığınızda öbür tarafa bakıp hazırlıkları izleyerek kendinizi eğlendirebileceğiniz, müziğin sumru ağıryürüyen’in yakıcı sesi ve elbette nazım oratoryosu dışında ortalama seyrettiği performans, 5-10 günde koreografi çalışmanın imkansızlığı da göz önüne alınırsa sanatsal değil teknik bir gösteri izleme beklentisiyle giderseniz hayatta kalabileceğiniz bir iş. zaten benim arada bir yaptığım gibi tekniğe takılıp metrelerce yukarıdaki topu aşağıdan kablolar, ipler, halatlarla kontrol etmeye çalışan teknisyenlerin koşmalarını, ayakları havada salınmalarını seyrederek keyiflenmeniz bazen çok daha olası. oryantal yap(tırıl)maya çalış(ıl)an dev kadın kuklasını hareket ettirmek için didinen gönüllülerin önünde durup neyi ne terafa çekmeleri gerektiğini anlatan kadın teknisyen de aynı şekilde hoştu ve keşke kendi dans etseydi dedirtti.

ortaokul ve lise yıllarımı aydınlatan, beni ben yapan bir iksv var ki, bence kadim seyircilerine herkesin ücretsiz katılabileceği bir gösteri sunabilmeliydi. her şeye rağmen bu küçük bir başlangıç olsun, çok daha iyileri gelsin arkasından diyorum.

Comments

Yorum Yapın