shame – steve mcqueen

sonunda izledik!
steve mcqueen’in michael fassbender’li filmi shame ilk sahneleriyle beynimize kazındı, ortalarıyla eh işte dedirtti, sonuyla sevindirdi. bence bu adam insanlığın yerlerde süründüğü durumları daha iyi yansıtıyor. bu filmse ancak kişiye özel bir psikolojik sorunu yansıtıyordu ve ara ara aklımızın başka yerlere sarkmasına sebep oldu. fassbender’in suratından çok belden aşağısını gördüğümüz sahnelerin özellikle filmin ilk 20 dakikasındaki üstünlüğü ve eyes wide shut‘dan etkilenmeler olduğu gözümüzden kaçmadı, en son never let me go‘da izlediğimiz carey mulligan’ın içli içli söylediği new york new york hayranlığımızı topladı, glenn gould’un bach varyasyonları eşliğinde koşan seksomanyak kahramanımız hayatımız üstüne bolca düşündürdü. steve mcqueen takip listemizin en üst sıralarında yer alıyor halen.

not (3.02.2012): sight&sound’un şubat 2012 sayısında (sonunda!) shame ile ilgili nick james’in steve mcqueen ve michael fassbender ile yaptığı röportajlara kavuştuk. filmin taxi driver ile karşılaştırılmasından tutun, “beyaz” ırkıçılığına kadar derin bir röportaj olmuş. mcqueen’in bu ırkçılık konusunda verdiği cevap hoşuma gitti: “herkesin birarada yaşadığı bir çevrede, ingiltere’de büyüdüm. beyaz ve siyah arasında hiçbir fark görmüyorum, filmlerimde de siyah olsun, beyaz olsun diye bir ayrım yapmam”. filmin new york’ta çekilme hikayesi de ilginç. londra’da seks bağımlılığı hastalığıyla ilgili konuşacak kimseyi (hasta ya da doktor) bulamayan mcqueen araştırma yapmak için new york yollarına düşmek zorunda kalmış. oraya gidince de “hazır gelmişken neden filmi de burada çekmiyorum?” demiş. yoksa bir “new york filmi” çekmek gibi bir arzusu olmamış.

Comments

Yorum Yapın