neler izledim?

zachary oberzan – your brother. remember?
jean-claude van damme’ın kickboxer filminden sahneleri evde canlandırmaya çalışan zack ve gator kardeşler 20 yıl sonra 2010’da aynı filmi tekrar çekmeye çalışıyorlar. göbeklenmiş, uyuşturucu işlerine bulaşmış, hapse girip çıkmış bir gator, aktör olmuş ama sanki oldukça çökmüş bir zack. sahnede tek bir adam, bir gitar. bir van damme’a, bir 20 yıl öncesine, bir sonrasına giden görüntüler. gülmekten kırılırken hüzne düşüverdiğiniz bir performans. istanbul’a da gelmiş olan nature theatre of oklahoma’nın istanbul’a gelmemiş üyesi zackary oberzan duygu sömürüsü yapmadan bizi hayatla ilgili derin düşüncelerle baş başa bıraktı…



doris uhlich – more than enough
“güzellik nedir?”in cevabını arayan doris uhlich telefonla ünlü-ünsüz arkadaşlarını arıyor, onlara sorular sorup şişman bedeniyle barış yapmanın yollarını arıyor. telefonun ucundaki ilk isim kim mi dersiniz? fase ile istanbul’a geçen aylarda konuk olan tale doven. “kendini güzel buluyor musun? biliyorsun rosas dansçılarıyla ilgili söylenen ilk şey güzel olduklarıdır” sorusunu “normalim!” şeklinde cevaplıyor tale. uhlich’in performansı içten, sahnedeki duruşu sevimli ve canayakın. gösteri sonrası diğer işlerinde de bu şişmanlık durumunu fazlasıyla ele aldığını öğrenince kendi kendisiyle dalga geçme durumunun aslında gerçek bir sorundan kaynaklandığını düşünmeye başladım ama izlemeden bir şey diyemem. doris uhlich şubat 2012’de tüm işlerini viyana’daki brut’ta iki hafta boyunca sergileyecekmiş. bir doris uhlich retrospektifi arzulayanlara duyurulur :)



andrei andrianov & oleg soulimenko – made in russia
sinemayı kapsamış bir performans daha! jean-luc godard’ın oğlu olduğu iddiasındaki andrei andrianov’un babasını ilk gördüğü prénom carmen filminden çıkan oyun andrei ve oleg’in ne olup ne olamadıkları üstüne bir hayat değerlendirmesi gibiydi. aslında baltic circle festivali genel olarak kişisel durumlara adanmış performanslardan oluşuyordu. festivalin sanat yönetmeni eva neklyaeva’nın babasının beyaz rusya’da haksız ve vahşi bir şekilde tutuklanması, ardından başlatılan hukuk mücadelesi ve neklyaeva’nın hayatının son bir yıldır ne kadar dağılmış olması üstünden “this time it’s personal!” mottosuyla yola çıkan festivalde hep samimiyet ön plandaydı…



reality research center – staged larceny: an experiment
uhlich’in performansı öncesinde bir küçük odaya alındık, elimize bir deste küçük kağıt verildi ve uzun lafın kısası performansı bu kağıtlardaki direktifler doğrultusunda izlememiz istendi. reality research center bir anlamda uhlich’in performansını çalmaya çalıştı :) kim ne kadar önem verdi direktiflere bilmiyorum ama ben sadece iki kart çektim. birinde “bu performansı bir rüyaymış gibi izle” yazıyordu,  diğerindeyse “en iyi seyirci sensin. bunu göstermek için elinden geleni yap!” diyordu. sanırım ikinciden fazla etkilendim ve tıpkı iyi bir seyircinin yapacağı gibi gösteriyi dikkatli bir şekilde izledim. kartları saklıyorum. daha önce izlediğim bir gösteride tekrar deneyeceğim :)



kviss búmm bang – safari
baltic circle dört günlük dopdolu bir festivaldi. günde 3-4 sahne işi olduğu yetmezmiş gibi festival lounge’una gidip içki içip rahatlamak istediğinizde karşınıza yine bir performans çıkması an meselesiydi. işte son iki iş bu geceyarısı performanslarından. aşağıda gördüğünüz hanımefendiler izlanda’nın en ünlü tiyatro grubu sayılmaktaymış. kendileri bize bir sanat ortamında nasıl networking yapılır bunu anlattılar kısaca. ne mutlu ki bir kitapçık da verdiler de takip edemediğimiz yerleri oradan öğrenebileceğiz.

amund sjølie sveen – sound of freedom
müzikten, seslerden, petrol zengini barbar norveç’ten, savaştan, mermi kovanlarıyla yapılan müzikten oluşan bir performans. uzun olsa da ilginç olduğu yadsınamaz. dünyadaki güçler ağının hoş görünmek için nasıl müziği kullandığını, tüm zamanların en büyük ironilerini gözler önüne seren bir sunum yaptı sveen.

Comments

Yorum Yapın