bergen’de ilk akşam

bergen’deyim, küçük, şirin mi şirin bir norveç kenti. masallardan, kovboy filmlerinden çıkmış gibi. ve ben soğuk havanın – ki beni memnun ettiğinden emin olabilirsiniz – ve tüm bu şirinliğin içinde, sanki lanetlenmişçesine, viyana’da nefret ettiğim MaisonDahlBonnema’nın üçlemesinin son parçası olan analysis – the whole song‘u izliyorum. ah gerçekten lanetlenmiş olmalıyım!!!


istanbul’u sabah altıda terk ettim, amsterdam’da altı saat kadar bekledim ve sonunda norveç’te, bergen’deyim. amacım bit teatergarasjen‘in organize ettiği meteor 2011 festivali kapsamında birkaç gösteri izlemek, etrafa bakınmak, havayı solumak. çok parlak bir tarih seçmemişim yola düşmek için, şansıma ilk gösteri viyana’da beni intiharın eşiğine getirmiş need company çakması MaisonDahlBonnema’dan geliyor. üçlemenin son parçası olan analysis – the whole song‘da sahnede bu sefer sadece anna sophia bonnema ve hans petter dahl var. ilki librettodan sorumlu, ikincisi müzikten – ki ikisinin de katlanılması zor kalitede olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim. viyana’daki kötü deneyimden sonra etrafımdakileri uyarmaya çalışıyorum ama genelde kötümser olduğumu bildiklerimden inanmıyorlar. iki saatlik gösteri sonundaysa haklı olduğumdan eminler, bense hayatımın ikinci iki saatini bu kötü gruba verdiğim için çok ama çok mutsuzum. bu korkunç çakma operaları yaratmaları için para veren herkesi, tüm ortak yapımcıları sorguya çekesim var ki emin olun en kısa zamanda bir muhatap bulup yapacağım.



analysis – the whole song ile ilgili söylenebilecek tek olumlu şey marx ve freud’u yan yana getiren animasyon sahneleriydi. hele ki küçük çocuklar tarafından dövülerek öldürülen freud’u gömen ve ardından dans eden marx’ı izlemek, bir an için, eğlenceli bile oldu. ne metin ne de görsel anlamda, bu tek an dışında, hiçbir şeye benzemeyen gösteriye bir yerde rastlarsanız kaçırın, mutlaka kaçırın. yok eğer kaçırmazsanız, kendisini zamane david bowie’si zanneden pişkin ve sevimsiz bir hans petter dahl ve hiçbir şeye benzemeyen antipatik bir anna sophie bonnema ile tanışmak durumunda kalacak ve pişman olacaksınız, benden söylemesi. özellikle kırk yılın başı gösteri sanatlarına bulaşanlara hiç önermem, değil kırk seksen yıl yanından geçmek istemezsiniz “tiyatro” sanatının.

bergen’den çok daha ilham verici haberlerle geri dönmeyi umut ediyorum en kısa zamanda…

Comments

Yorum Yapın