bu yukarıdaki küçük kız gibi ağlamak istiyorum. gidişat kötü. film yazılarına ara verdim çünkü çok fena filmlere denk geldik üst üste. kısa bir liste yapmak gerekirse:
ondine – neil jordan
the double hour – giuseppe capotondi
the first beautiful thing – paolo virzi
son ikisi italyan, ilki irlandalı, velhasıl üçü de avrupa yapımı filmler. birini (tahmin edersiniz ki ilki) yönetmeninin hatrına, diğer ikisini de oradan buradan duyup izledik. şahsen karşılarında geçirmiş olduğum o birkaç saatte daha iyi bir şeyler yapabilir miydim acaba diye düşünüyorum. yapabileceğim önerilere, filmler hakkında küçük tüyolar verme konusuna gelirsek, onu da kısaca halledeceğim:
ondine‘i bir vogue dergisini elinize almışsınız da irlanda’nın yemyeşil coğrafyasında, denizle yeşilin en göz alıcı şekillerde buluştuğu yerlerde çekilmiş, güzel bir kadın ve colin farrell’ü (!) biraraya getiren, yanına da sos olarak böbrek yetmezliği olan tekerlekli sandalyede dolaşan bir küçük kız ve onun masalsı dünyasını koyan bir film izlemek, gözlerinizi biraz sulandırmak (sanmıyorum ama neyse), sonunda da titanicvari bir tekne ucu (titanic’e de tekne demek istemem ama neyse) öpüşme sahnesi görmek istiyorsanız izleyiniz. sıkılırsanız sorumlusu ben değilim artık.
yok eğer italyan usulü polisiye izlemek, rüya ile gerçeği birbirine karıştırmak, bir nevi başarısız inception izlemek isterseniz the double hour ya da orijinal ismiyle la doppia ora tam size göre. ama açık söylemek gerekirse oldukça başarısız, heyecansız, bayık bir polisiye film denemesi.
bunların ikisi de kesmezse, şöyle eğlencelik bir şeyler olsun derseniz, fellini’nin bir şaheser yaratabileceği kadar renkli bir konuyu tekdüzeliğe, sinemanın amerikanca tuzaklarına bolca düşerek işlemiş, karakterlerini yeterince iyi işlemese de bir adım atmış, marcello mastroianni’yi sırttan göstererek atıfta bulunmuş, sonuçta bir tür romantik komedi denebilecek the first beautiful thing ya da yine orijinal adıyla la prima cosa bella sizin için biçilmiş kaftan. ama bence açıp fellini’nin la citta delle donne ya da guiletta degli spiriti‘sini izlemeniz çok daha keyifli olur.
tüm bu sıkıntılı saatlerden sonra, gözünü seveyim yeni dalga’nın demek istiyorum. ne varsa eskilerde var, ama bunu zaten daha önce demiştim sanırım.




Yorum Yapın