bülent eczacıbaşı bir kez daha büyük bir röportajla pazar eklerindeki yerini almış, bu sefer sabah gazetesinde (gerçi öncekiler hangi gazetelerdeydi hatırlamıyorum tam ama…) tutumu ve duruşu görev başına geçtiğinden beri epey ilgimi çekiyor. iksv’nin şimdiye kadar hiç bu kadar görünür, duyulur bir başkanı olmamıştı sanırım, yanılıyor muyum?
ne yazık ki eczacıbaşı’nın bu fazla pırıltılı varoluşu beni endişelendiriyor. röportajındaki bazı kısımlar özellikle dikkat çekici. kısaca belirtmek gerekirse:
– “ekibimiz çok iyi, şimdiye kadar müdahale etme ihtiyacı duymadım” (nasıl yani, gerekirse müdahale edilir demek oluyor bu o zaman, değil mi?)
– “iksv sadece güncele değil geleneksel sanatlara da sahip çıkacak, bunlar bizim kültürel zenginliklerimiz” (ilginç! geleneksel sanatlar zaten en fazla bütçeyi alan, belediyelerin her fırsatta öne sürdüğü, her yerde bolca pohpohlanan bir tür değil mi ki iksv’nin de elini atması gerekmiş? yoksa acaba burada belli bir devlet yardımı var da gözler bu yardıma mı dikilmiş?)
evet, bunlar dışında “kamusal alanda sanat” konusundaki raporlarını birkaç ay içinde okuyabileceğimizin, iksv’nin bundan sonra konferanslar, yuvarlak masa toplantıları gibi tartışma yaratacak etkinliklere de girişeceğinin haberini veriyor bülent eczacıbaşı. yeni şeyler değil, yıllardır yapanlar mevcut. 30 küsür yıldır türkiye’nin kültür-sanatını temsil eden bir kurum burnunun dibindeki bu çalışmalardan nasıl haberdar olmaz ve yepyeni bir şeye el atıyormuşçasına böbürlenerek yapacaklarını anlatır? olmayan kaynaklardan, devletin vermediği destekten dem vuran bir kurum nasıl olur da bu yoklukta zaten yapılmış işlere zaman, enerji ve kaynak ayırır? yoksa bu kurum yıllardır kendini yenileyememiş, temsil ettiği alandan kopuk kendi içinde, kendi yağıyla kavrulan bir kapalı kutu haline mi gelmiştir?
çok merak ediyorum, acaba sayın bülent eczacıbaşı başında olduğu bu kurum içindeki örneğin bir tiyatro festivalinin, festivale türkiye’den katılan yerli sanatçılara gişe gelirinden bir yüzde vermek dışında herhangi bir destekte bulunmadığından, gösterilerin tamamen sanatçıların maddi ve manevi çabasıyla olması gereken kalitede sergilendiğinden haberdar mı? kendisi yeni eser sipariş etmekten bahsetmiş, yine tiyatro festivalinden bildiğim kadarıyla şu ana kadar yapılan en bilinir sipariş pina bausch’un istanbul için yaptığı nefes idi. yerli sanatçılara bırakın yeni eser sipariş etmeyi, prodüksiyonlarına küçük ya da büyük katkı yapmayı bile şimdiye kadar değerlendirmemiş bir kurumdan ne bekleyebiliriz?
bülent eczacıbaşı’nın bu “parlak” röportajları her karşıma çıktığında, kafamda soru işaretleri yanıp sönmeye başlıyor. atının ismi bile “believe me” olduğuna göre, en iyisi kendisine inanmak mı olacak acaba?
Yorum Yapın