bir kadın düşünün. bir adama aşık bir kadın. bir adama delice aşık ressam bir kadın. ve bir resim yapıyor, kendi portresi. aşık olduğu adamdan ayrı varolamayacağını düşündüğünden mi, onu kafasından hiç çıkaramadığından mı, alnının tam ortasına onu koyuyor. resmin adı düşüncelerimde diego oluyor.
işte o kadın ve o adam son birkaç aydır pera müzesi’ni ziyaretteydiler.
ne yalan söyleyeyim, tam bir hayal kırıklığı yaşadım frida&diego sergisi yarım saatte tükenince.
aylardır gidelim diye düşünüp durduğumuz sergiye bitmesine 3 gün kala apar topar ve ne yazık ki büyük umutlarla gitmiştik. önce asansörle beşinci kata kadar çıktık. ama baktık, sergi 3. kattan başlıyormuş, şaşkın bir şekilde merdivenlerden aşağı indik ve telaşlı kalabalığın peşine takıldık.
isimler ne kadar önemli olsa da, neden bu kadar küçük çaplı bir sergi için aylardır bu kadar yaygara koparıldığını pek anlayamadım. evet, muhtemelen çok zor bu iki meksikalı’yı buralara kadar getirmek, ama yine de belki başka bir sergiyle birleştirilebilir, başka bir çerçevede, daha zengin bir içerikle sunulabilirdi. yine de, eminim, uluslararası turne yapan bu sergileri getirmenin özel şartları, kriterleri vardır ve bu tip sunumlar kısıtlanmıştır. bu kadarcık bir sergi için 10tl vermek de biraz dokundu doğrusu. pera müzesi, umarım, bir an önce istanbul modern gibi bir gününü ücretsiz girişlere ayırmaya başlar.
sergideki resimlere gelirsek, frida kahlo’nun zengin iç dünyasına, hayallerine, ifade gücüne karşılık diego rivera oldukça sönük kalıyordu. kötü bir ressam olduğu anlamında söylemiyorum bunu tabii ki ama frida’nın renklerini, çizimlerini, düşüncelerimde diego resmini gördükten sonra diego’nun sergideki tüm resimlerini bir ilüstrasyona benzettim. oysa rivera üstüne internette şöyle bir bakmak bile ne kadar büyüleyici, inanılmaz bi duvar ressamı olduğunu görmemek imkansız.
en kısa zamanda tekrar, bu sefer çok daha fazla resimle istanbul’da olmalarını ve onları daha iyi algılayabilmemizi dilemekten başka çare yok şimdilik…

Yorum Yapın