arter’de ikinci sergi

ne güzel mekan şu arter! gidilesi bir mekan. ikinci sergi ile bir kez daha bunu gösterdi. emre baykal’ın küratörlüğünde, her sergisiyle, küçük bir bienal heyecanı yaşatıyor.

dışarıdan da görülebilen, davetkar şapkaların önünden uzun zamandır geçip duruyorduk, plânsız programsız içeri daldık dün. şapkalar ayşe erkmen’in binanın geçmişine ithafen yaptığı j, k & h adlı çalışmaymış. dışarıdan bakıldığında renkli ve çekici görünse de tüm serginin en zayıf işlerinden biri olduğu söylenebilir.

canan tolon’un binanın zemin ve giriş katlarına uyguladığı, bol kırıp dökmeli ve bir yandan da tüm bu yapay inşaat alanının ortasında kurduğu iskeleler, kolonları sardığı muşambalarla yarattığı tedbir, mimariyle bütünleşik hali ve tekinsizliğiyle en etkileyici işti bence.

halil altındere’nin contemporary istanbul sırasında çok konuşulan, ünlü koleksiyoner yahşi baraz’ın kafasına burhan doğançay’ın bir tablosunu geçirdiği video çalışması portrait of a dealer sunumundaki şaşaa ile bakılası, ancak altındaki metinden daha anlamlı bir görsellik kurulduğunu söyleyemem. sergi kitapçığında yazana göre ikinci sergi kapsamında yer alan, çalışmanın yeniden üretilen ikinci bir edisyonuymuş.

cengiz tekin’in tuhaflığın ayrıntıda saklı olduğu fotoğraflarıyla starter sergisi sırasında tanışmıştım. tekin, bir köşede solmaya bıraktığı çiçek buketiyle dahil olmuş ikinci sergi‘ye. serginin bitişine doğru gidip bir bakmak gerek buket ne hale gelmiş diye.

girişten sonra serginin en dikkat çekici işleri ikinci katta yer alıyor. volkan aslan’ın louis vuitton kumaşından yaptığı dev bir kağıt toplama arabasından oluşan geri dönüşüm, burak arıkan’ın beraber sergi yapmış sanatçılar ağı: arter “ikinci sergi” edisyonu  ve tabii ki ahmet öğüt’ün on ton kömürden oluşan kara elmas çalışması akılda kalıcı. güvenlik görevlisinin büyük bir heyecanla anlattığına göre arter binasından milimetrik bir parçanın saklandığı kömür yığınına randevuyla giren sergi ziyaretçileri, bu parçayı buldukları takdirde, binanın bu parçası yerine yerleştirilen elması alıp götürme şansına sahipmiş. iki arkadaş üçüncü gününde elması bulup oyun bozanlık etmişler, artık randevu alınmıyor, madenci kılığına bürünülüp kömürler arasına dalınmıyor. onun yerine onların zafer anını gösteren güvenlik kamerası görüntüleri izleniyor, fotoğraflarına ve hüzünlü kömür yığınına bakılıyor. yine görevlinin anlattığına göre aynı iş hollanda’da iki aydır sergilenmekteymiş ve henüz elması bulan olmamış. çılgın türkler diye boşuna dememişler!

arter’in üçüncü katı tamamen hafriyat’a ayrılmıştı. murat akagündüz’ün hayvan gözlerini gösteren cehennem-cennet işi ve tabii ki girdikleri her yere takıntılarını da beraberlerinde getiren extramücadele’nin laik türkler için ikona adlı işi üstüne konuşulası parçalardı. galeri non’da geçtiğimiz aylarda gerçekleşen sergilerinin vitrininde (ilgili yazı burada) yere düşmüş kanatlı (melekimsi, kuşumsu) atatürk heykelini kullanan extramücadele bu sefer aynı heykelin minyatür bir versiyonunu mumlarla süslemiş, küçük bir dua köşesine çevirmişler. daracık bir koridorun en dibinde yer alan dua köşesi atatürk’ü bu hale getirenlere lanet ettirecek cinsten gülünç. gerçekçi, evet, çünkü atatürk’e aynen bu şekilde tapanlar olduğunu biliyorum. ama yine de insanın içini burkan cinsten, çünkü böyle olmamalıydı. bu yaptıkları bana kendi bindiği dalı kesmek ya da bel altı vurmaktan başka bir şey değilmiş gibi geliyor. yine de kabul etmek gerekir ki laik türkler için ikona iDANS’ta yer alan freezone sergisindeki ibadet bölgesi işaret panosundan da, galeri non’daki çalışmalarından da çok daha esprili. karşı çıkmadan önce gülümsemeden edemiyorsunuz.

bu saydıklarım dışında daha bir sürü iş var ikinci sergi‘de. hepsi de en azından şöyle bir bahsedilmeyi hak ediyorlar. arter modern bir sergi mekanı olarak yer verdiği işlerle ve sunuş biçimiyle istanbul modern’in iyice ticarete döktüğü bir işi yeniden yüceltiyor. 27 şubat’a kadar devam edecek olan ikinci sergi‘yi sakın kaçırmayın.

ps: gençler arasındaki, dün vakıf olduğum, yeni trendden de bahsetmem gerek. 14-15 yaşında görünen 5-6 tane kız süslenmiş püslenmiş arter’e sergi gezmeye gelmişlerdi. ödev için mi zevk için mi anlayamadım. girdikleri katta yer alan işlerin hepsine bile bakmadan, yüksek sesle bağırıp çağırarak, birbirlerinin eşyalarını sırayla tutarak, her katta 2-3 işin önünde teker teker ya da toplu fotoğraflar çektiler. saçlar düzeltiliyor, resim ya da yerleştirmenin yanında güzel bir poz alınıyor, kimi zaman esere hafifçe yaslanılıyor ve muhtemelen facebook’a konacak olan fotoğraflar büyük özenle çekiliyordu. kızlar geldikleri gibi hızla kayboldular mekandan. en azından geldikleri için sevinmek, “bu bir başlangıçtır” demek mi gerekiyor, yoksa “keşke gelip de sergi keyfimizi bozmasalardı” diye kızmak mı? belki mekanların bu tip genç gruplara, toplu ziyaretlerde, “sergi gezme adabı” öğretmek üzerine çalışmaları olması gerekiyor. çok mu didaktik, diktatör işi olur?

Comments

Yorum Yapın