camda yürüyen adamlar

olan biten ne çok şey var aslında. kumbaracı50’nin kapısından girer girmez aylık program ile karşılaştım. fazla tanıdık olmadığım bağımsız tiyatro topluluklarının yanında talin büyükkürkçiyan, ilyas odman. örneğin dün gece biz vanti izlerken orada da talin’in mesele adlı oyunu oynanıyormuş.

istanbul’un en çalışkan ve üretken koreograflarından birini, ilyas odman’ı izlemek için düştü yolum kumbaracı50’ye. sezonun ilk ziyareti. geçen yıl ilk defa gittiğimde garajistanbul’un mini versiyonu olduğunu düşünmüştüm. renkler, tasarım, isim duvarı… bugünse gördüm ki içerikleriyle garajistanbul’dan kat be kat başarılı olmuşlar. en azından bir çizgileri var ve o çizgiyi bozmadan yollarına devam edebiliyorlar. zaten bu tip mekanların öncelikli hedefi ayakta kalmak olmalı, para kazanmak, zengin, meşhur olmak değil.

ilyas odman’ı düşününce aklıma nesnelerle takıntılı bir küçük adam geliyor. ilk izlediğimde bir türlü kopamadığı bir masası vardı sahnede (yorgun). sonraki işinde karşıma sahneye serptiği unla, ardarda çalan çalar saatlerle çıktı (bugün hiçbir şey). bu gece ise sahnede cam bardaklar üstünde önce durmaya, sonra dans etmeye çalışan iki adam vardı. ayrı ayrı varken birbirlerini dinlemeye, birbirlerine değmeye, tutunmaya başladılar. camadımlar ilyas odman ve çağlar yiğitoğulları’nın camadamlar‘dan sonraki yeni camda yürüme çalışması.

yerlerimize doğru ilerlerken çalmakta olan i’m in heaven huzursuz olabilecek bir duruma bir hazırlık gibiydi. sahnede iki adam, önlerinde bardaklar. sonra müzik kesiliyor, adamlar (biri küçük, kırılgan, diğeri büyük, yapılı) yerle bağlantılarını tamamen kesiyorlar. cam bardaklar nasıl taşıyor bu koca bedenleri, nasıl yorulmadan oradan oraya geziyorlar bu bardaklar üzerinde, çok da düşünmüyorsunuz. yaklaşık 35 dakika süren performansta sıkılmanıza, düşüncelere dalmanıza gerek kalmıyor.
soloların düete bağlandığı, bedenlerin birbirine dokunduğu o ilk anda baştaki müzik tekrar çalmaya başlıyor. ilyas’ın tepki ve ifade dolu yüzü, hareketleri, çağlar’ın ifadesiz, güçlü duruşunu bütünlüyor.
ilyas odman da performansta bedenin uçlarına gitmeyi, araştırmayı, kendine zorluklar yaratmayı sevenlerden. önceki çalışması bugün hiçbir şey‘i izlerken bu zorluk yaratma uğraşına biraz fazla gömülmüş, kaybolmuş olduğunu düşünmüştüm. camadımlar ise ara sıra yüzümüzü güldürmeyi becermesi, endişe ve merak duygularımızı ayakta tutması, bardağın yerde sürünmesinden çıkan o ürpertici sesi cesurca kullanması, iki bedenin bir araya gelmesinin yarattığı mutluluğu i’m in heaven ile desteklemesi ve üstelik tüm bunları uzatmadan, temiz bir şekilde yapmasıyla daha yıllarca oynanabilecek, kendinden bir şey kaybetmeyeceği çok açık olan bir çalışma.
sonrası için takipteyiz…

Comments

Yorum Yapın