the boat that rocked!
biteli beş dakika olmadı bile. beni geceleri kısık sesle, gizli gizli kent fm – kaybedenler kulübü dinlediğim günlere götürdü. radyo! ne günlerdi! mete avunduk ve kaan çaydamlı’yı dinleyerek, uyumamaya çalışarak ve sonunu getirdiğim her programdan sonra okula mahmur gözlerle ama gururlu gittiğim günler. her gün aşağı yukarı aynı hikayeler olurdu ama sesleri, müzikleri büyülü müydü ne, her gece açtırırdı radyoyu.
sonra nasıl olduysa kent fm kapandı, radyo eksen geldi. onun da ilk günleri özeldi ama hiçbir şey kent fm’in yerini tutamadı bende. şimdiyse radyo neredeyse hiç yok hayatımda…
the boat that rocked ingiltere’de bir gemiden korsan yayın yapan radio rock’ın hikayesini anlatıyor. beni 10-15 yıl öncesine, benim radyo günlerime götürdü. biraz 24 hour party people andırıyor olsa da, özellikle filmin başında gemide olduğumuzu fazlasıyla hissettik. film ilerledikçe, tıpkı bir gemide olabileceği gibi, sallanmalara alıştık, kayan kamerayı daha rahat takip etmeye başladık. sadece radyo aşkına, rock’n roll aşkına bile izlenebilecek bir film. hani şu insanı dans etme, sokaklara çıkma isteğiyle dolduranlardan. içim kıpır kıpır. belki de gerçekten gidip dans etmek gerekir?! ya da sadece iyi bir korsan radyo keşfedip her gece her gece dinlemek… araştırmaya başlıyorum…

Yorum Yapın