tam üç gecedir işkence altındayız. dün gece remdans’ın matej kejzar yönetiminde ne kadar kötü görünebileceğine tanık olduk ilk önce. sonra da mükemmel vücutların (ah evet ne kadar da güzel kaslarınız var, ne kadar da hoş görünüyorsunuz sahnede o terden parlayan teninizle) anlamsız dansını izledik. uzun, dayanılmaz uzun bir geceydi. üçüncü parçaya, şafak uysal’ın parçasına sağ çıkamadık.
bu gece ise emre olcay’ın varlığıyla azıcık da olsa huzura kavuşmuş (hayır, maalesef bir tek mükemmel dansçı bütün bir eseri kurtaramıyor) handan ergiydiren’in işini izledik (ne müthiş değil mi, şans eseri elinize geçmemiş bir program broşürü işin ismini sonsuza kadar öğrenememenize sebep olabiliyor, yoksa web sitesinde bir hata mı var ne?!). arkasından da kendisini tanımadığım ama zeynep tanbay’ın dansçısı olduğunu duyduğum alper marangoz 6 dansçısıyla sahnedeydi. şimdiki zamanın dansçı-koreografı 30 yıl öncesinden kopmuş bir iş sundu bizlere. yine bir mükemmel vücutlar ve kocaman hareketler silsilesi. yoksa birbirlerine yapışmış kalmış mı bu dansçılar? ya da neden hepsi aynı anda aynı hareketi yapıyorlar?!
türk çağdaş dansının çıkmaz sokaklarında kaybolmuş durumdayım. karanlık, uzun, törpülenmekten çok uzak, aceleyle ve belli ki sırf crr sahnesinde yer alma fırsatını kaçırmamak için hazırlanmış “piyesler”… ışık kullanmayı bilmiyoruz (kurtarın bizi şu karanlıklardan ey ışık tasarımcıları!!!), müzikten anladığımız elektronik gıcırtı ve cızırtının ötesine gitmiyor, çok yaratıcıyız, bir sürü muhteşem fikir buluyor, arka arkaya bir güzel koyuyor ve bir türlü kıyıp da birini olsun dışarı atamıyoruz… neyiz biz?! nereden geldik?! nereden gidiyoruz?!
bu uzun gecelerin gündüzünü ietm toplantısında “evet ben de alkoliğim!” tarzında sızlanmaları dinleyerek, “evet ben de ben de!” diyerek geçirdim. hepimizde aynı sorunlar: para yok, mekan yok, iyi yönetici yok, kültür politikası yok… balkanlar aynı durumda, bizler aynı durumda, fransızlar bile aynı durumda (artık!). “peki çıkış yolu?” diye soruyorum. yok diyorlar. yani en azından bu toplantılardan çıkan bir sonuç yok. muş. e o zaman beyinlerimizi tümörlendirmek için mi gidiyoruz bu toplantılara, daha çok dert dinlemek, ah evet yalnız değilim, ne güzel! demek için mi?
belki performansım çok düşmüş, acil vitamine başlamalıyım. ama söylemem gerekiyor ki dans platform içler acısı bir programa sahip. dün izlediklerinden sonra crr’ye uğramayı bile göze alamayan ietm ve dbm katılımcıları da maalesef buna katılıyor. o kadar çok sorun var, gösteri çıkışlarında duyduğum o kadar çok ilginç hikaye var ki, hangisini nasıl yazmalıyım bilmiyorum.
yarın için ilk planım kendimi crr sahnesinin önüne bir yere zincirlemek ve “no to spectacle!!!” diye çığlıklar atmak. belki biri sesimi duyar da son dakikada parçasında büyük değişiklikler yapar.
böyle dediğime bakmayın, yarın gece esra yurttut ve mihran tomasyan crr’nin devasa sahnesini doldurmaya çalışacak. bakalım neler çıkacak…
Yorum Yapın