moda moda dedikleri

istanbul modern’e ücretsiz girme fırsatını bari bu hafta değerlendirelim dedik, belki biraz da vücut ısımızı düşürme isteğiyle kendimizi hüseyin çağlayan sergisine attık.

modadan anladığımı söyleyemem. sergiyi bizimle aynı anda gezen kitlenin ise modayla yakından ilgilendiği belliydi. biz de kalabalığa karışıp elimizden geldiğince dikkatle incelemeye çalıştık sergideki “malzeme”leri.
ne yazık ki, bence, oldukça başarısız bir sergiydi. elbiselerin giydirildiği cansız mankenlerin antipatik görüntüleri olsun (mankensiz sadece asılsalardı çok daha iyi olurdu bence), çağlayan’ın kariyerini süsleyen çeşitli defileleri videolarından izlemek olsun, bu sergi herhangi birini tatmin etmiş midir acaba? istanbul modern’in yalın atmosferine cuk oturabilecek bir sergi olduğu kesin ama bu içerikle boş alanlardan başka bir şey sunmuyor. çağlayan’ın o kadar konuşulan yapıtları bunlarla sınırlı ise neden bu kadar kıyamet koparıldığını bile anlamadım.
modayı bir sanat olarak düşünmeye uğraşıyorum, başaramıyorum. giyilmek, gösterilmek ve satılmak üzere yaratılan bir kıyafetin sanatsal değeri listenin en alt sıralarında sanırım. tüketim toplumumuzun en yozlaştırıcı, göz boyayıcı ürünleri de modanın yaratımları değil mi? her sezon daha ne kadar güzel örtünebileceğimizi göstererek, önümüze birbirinden tutarsız modelleri birbirinden alımlı kadınlar ve erkeklerin bedeniyle özdeşleştirerek körleşmeye katkıda bulunmaktan başka pek bir işe yaramıyor, “moda” denen.
istanbul modern’den çıkınca tophane’den galatasaray meydanı’na doğru tırmanırken istanbul’un bu kadar sıcak olmasının üç temel sebebi olduğunda uzlaştık: klimalar, arabalar, gökdelenler. adbusters‘ın televizyonları kapatmaya yarayan kumandası gibi bir kumanda da klimalar için olsa keşke.
nereden nereye….

Comments

Yorum Yapın