çgsg ve istanbul devlet opera ve balesi’nin işbirliğinde geçtiğimiz ay bağımsız hareket adında bir gece düzenlendi kadıköy’deki süreyya operası’nda. alanda yaşayan, çalışan, üreten, yaratan, alanı takip eden herkesi biraraya getiren, artısıyla eksisiyle akılda kalıcı bir geceydi.
taldans, hareket atölyesi, ayşe orhon, aydın teker, talin büyükkürkçiyan, remdans ve ilyas odman’ın eski-yeni performanslarıyla katıldığı gecede her ne kadar programlama anlamında bir bütünlüğe rastlanamasa da çağdaş dansa olan açlık bir miktar giderilebildi. her ne kadar çgsg’nin kapalı kutu yapısı kitleleri sürükleyecek, alandaki herkesi kucaklayacak bir kurum resmi çizmese de devlet opera bale’yi “bunlar da var!” şeklinde dürtebildikleri için bir kutlamayı hak ediyor. sanırım süreyya operası’na giden yolu açanlardan biri de şafak uysal’ın oldukça samimi olduğu istanbul devlet opera ve balesi müdürü ve istanbul 2010 ajansı sahne ve gösteri sanatları yönetmeni beyhan murphy’dir. e her samimiyet bir işe yarıyor işte!
programa bir türlü internetten ulaşamadığım ve elimize verilen kağıdı da çoktan kaybetmiş olduğum için tanıdık olanlar dışında hiçbir eserin ismini hatırlayamıyorum. öncelikle taldans ve hareket atölyesi’nin gecenin yıldızları olduğunu belirtmek gerek. mustafa kaplan ve filiz sızanlı’nın çok eski bir iş olduğunu söyledikleri performansta sade ama güçlü bedenler, duruşlar vardı sahnede. fizikselliği bu kadar yalın ifade edebilen, yüksek müziklere, sofistike duruşlara dalmadan bize çok yakın durabilen mustafa ve filiz’in enerjileri göz kamaştırıcı. birbirlerine çarparak çıkardıkları müzik, nefes sesleri, aralarındaki sevgi-nefret ilişkisi sahneden çoğalarak ulaşıyor seyirciye. bu işi süreyya operası gibi geleneksel değil de çağdaş bir sahnede izlesek kim bilir daha ne kadar etkilenirdik…
hareket atölyesi ise 4 ya da 5 bölüm olarak gösterdiği zamanla takıntılı çalışmasında içlerindeki mizahı paylaştı bizimle. bol kadınlı, herkesin birbirinin çocuğu, teyzesi, yeğeni, anneannesi vesaire olduğu grup yatak döşek sahneye çıkmaları, seyirciye kızıp bavulları toplamaları ile bolca güldürdü bizi. çok içtenler, takip etmemek mümkün değil.
talin büyükkürkçiyan’ın videodan gösterdiği en eski işlerden tepetaklak anlamsızdı. sanatçının açgözlü “burada da olmalıyım!” isteklerine programlayanların hayır demesi gerekir sanırım. talin 2008’de bonn’da yaptığı gösteri çekimini az biraz kurgulayarak seyrettirince bütün keyfimiz kaçtı. gereksiz bir katılım.
ilyas odman’ın ayrılamadığı masası da (yorgun) benzer bir yorumu hak ediyor. gece bu işlerle hiç alakası olmayanları bilgilendirmeyi hedefliyorsa, tamam, ama neden arada bizler de güme gidiyoruz ki???
programın en bomba bölümü aydın teker’den geldi. camianın aydın hoca’sı kendisine ayrılan süreyi bir ders gibi kurgulamıştı. yeni işinde birlikte çalıştığı eski öğrencilerinin de bunda katkısı var sanırım. hoca-öğrenci ilişkisi sahnede ya da profesyonel bir iş çalışırken devam etmeli mi? bence hayır. aydın teker’in koreografileri sahnede oynanırken yaşadığı karın ağrıları, mide krampları meşhurdur. aydın hoca bunu çözmenin yolunu sahnede kendisi de hoca kılığında oturarak bulmuş. öğrenci/dansçılarını yanlış gördüğü anda düzeltiyor, gösterinin bitmesine kulise gitmeye gerek kalmadan sorunu hallediyor. peki biz seyirciler bu didaktik,sevimli otoriter hocanın dersini izlemekten hoşlanıyor muyuz? hayır. sorun bitmemiş bir şey ya da süreç izlemek değil, sorun bir otorite figürünü bütün ihtişamıyla görmek sahnede. sinir bozucu. öğrenci/dansçılarının da sonsuza kadar aydın teker öğrencileri kalma yönünde bir çabaları varmış gibi görünüyor. peki ya ne yaptılar? tuhaf ismini unutamadığım “sinivyal sıvı” parçasında, eklemlerle bozmuşlar kafayı. bedenin sınırlarını zorlamayı seven aydın teker (hatta bir röportajında seyircinin sınırlarını zorlamayı da en az onun kadar sevdiğini belirtmişti) bu sefer de eklemleri nereye kadar kullanabilirizi araştırıyor. robotlaşmış bedenler var sahnede. ve içleri bomboş kafalar. bir zeka pırıltısı göremiyorum anlatılanlarda, gösterilenlerde, konuşulanlarda. neyse ki iş daha bitmemiş, çalışıyorlarmış. kim bilir ne kadar zamandır çalışıyorlardır zaten, bu bir aydın teker projesi olduğuna göre…
eğrileri bir kenara koyalım, doğruları paylaşılası bir geceydi. biraz daha iyi programlansa, duyurulsa süreyya operası’na unutulmaz bir çağdaş dans çıkarması yapılmış olurdu. bir dahaki sefere artık…
Yorum Yapın