

harbiye muhsin ertuğrul sahnesi’nde “dava” izlemekteyiz. salon sıcak, nefes almak imkansız. sahnede almanca konuşup duran insancıklar, sahnenin iki yanında büyük altyazı perdeleri, gözümü bir sağdakine, bir soldakine götürüyorum. olmuyor, bir türlü sahnede olup bitenle, ağızdan çıkanın anlamını bir arada yakalayamıyorum. keyfim epey kaçıyor. çok kısa bir süre sadece yazıları takip ediyorum, bakıyorum baya baya kitabı seslendiriyorlar sahnede, ne bir eksik ne bir fazla. boğulacak gibiyim, hasta mı oluyorum acaba diye düşünmeye başlıyorum, kaşıntı basıyor, yerimde duramıyorum. yanımdakilere göz atıyorum, pek tepki yok, demek sorun gerçekten bende!
neyse ki ara oluyor. tek bunalan ben değilmişim, bütün salon çıkmak için ayaklanıyor. dışarıda bursaspor şampiyon olmuş diye fısıldaşan, gülüşenler… ayşın candan’ı görüyorum uzaktan, ikinci bölümü izlemeyecekmiş, yanındakilerle eski tiyatro festivallerini yad ediyor. haklı, kimler geldi kimler geçti istanbul’dan. şimdiyse bir ayağı mezarda olan eskinin starlarıyla yetiniyoruz. hani paranız yoktu, nasıl getiriyorsunuz bunları demiyor kimse. tabii mantık basit, getirirsin malkovich’i, satarsın biletleri 200 liraya, dağıtırsın yüzlerce davetiye, olur sana iyi ticaret. paraya pula bakmayan ne güzellikler var oysa programlanabilecek…
ikinci yarıya sırf kafka’nın güzel hatrı için giriyoruz. uzun, çok uzun monologlar… yorum yapmak bile istemiyorum.
kafkaesk bir ortamda münchner kammerspiele yapımı bir dava izledik dün gece. sahne tasarımı, yarattıkları farklı hareket uzamı, kafka’nın bölünmüş kişiliklerini yansıtışlarındaki pırıltıyı görmeye değerdi. yine de böylesine her döneme uyarlanabilecek bir metni tümüyle ezberlemiş olmaları, her türlü yorumdan, uyarlamadan bu kadar kaçınmaları garibime gidiyor. fazla mı psikolojik bir duruş seçmişlerdi? öyle de olsa metnin tümünü eksiksiz gediksiz kullanmak dahice bir yöntem mi yoksa sadece kolaya kaçmak mı? bana ikincisi gibi geliyor…
ps: bu arada bahsetmeden olmaz: oyun boyunca arka planda çalan müzikler için insan her an “ah biraz daha yükseltseler şunun sesini!” diye düşünmekten kendini alamıyordu…
Yorum Yapın