“this is not about everything”
daniel linehan’ın 35 dakika boyunca “bu benim hakkımda değil, senin hakkında değil, kapitalizm, 11 eylül, guantanamo, ırak, afganistan, çağdaş sanat, dayanıklılık, güç, kül bulutu, volkanik patlama, para sıkıntısı, ekonomik kriz ya da ergen görüntüm hakkında değil” etrafında cümlelerle dolu dönüşü baş döndürücüydü.
takip etmesi hem güç hem de etrafında oturanlar için bir o kadar göz alıcı olan “not about everything” görsel algının kapılarını zorladı, bilincimizi sorularıyla hareketlendirdi. “hakkında olmadığı”nı söylediği bir sürü şey hakkında basit cümlelerle çok şey anlattı, slogan atmadan, kendini bir yerlere zincirlemeden, birilerinin kapısında açlık grevi yapmadan da politik olunabileceğini gösterdi.
daniel uzun zamandır istanbul sahnesinde ihtiyacımız olan bir “arı” duruş sergiledi. ne kocaman hareketler gösterdi, ne video oyunları ne de stilize müzikler kullandı. sahnede kendisine kitap (camus’den the myth of sisyphe, bir susan sontag kitabı, deleuze’den socrates üstüne bir kitap yanlış hatırlamıyorsam ve the god of small things adlı adı pek manidar bir kitap) ve gazetelerin (radikal ve brad pitt’in estetik sorununu kapağa taşımış ingilizce bir magazin gazetesi) çevrelediği bir çember oluşturdu ve bizleri çemberinin etrafında bir çember oluşturmaya sahneye davet etti. basit ve etkileyiciydi, keşke herkes, bu alanda çalışan, eğiten, üreten, yaratan herkes orada olsaydı. eklem sıvıları, kasların şuraya ya da buraya dönmesi, nasıl daha fazla geliştirilebileceği ve hatta tüm bu mükemmel bedenler ve hareketler topluluğunun nasıl daha “kör göze parmak ” gösterilebileceği dışında da yapılabilecek şeyler var. bedeni geliştirmeye kafayı takmış körü körüne yılları tüketirken o kafaların içini doldurmak unutulmamış olsa keşke. etkileyicilik sadece komiklikte ya da mükemmellikte aranmasa…
evet, p.a.r.t.s.’ın ikinci bölümü de bitti. daniel linehan’dan önce sunulan “paper planes” fazla parçalı, bağlantısız, kimi yerleri komik ama genel olarak sönük ve başarısız bir parçaydı.
pera müzesi’ndeki botero sergisini müzeler gecesi bahanesiyle bedava gezmek gecenin tamamlayıcısı olacaktı. günlerdir kahveyi fazla kaçırmış olmanın acı bedeli sistit! bir kez daha ağrılarını, sızılarını hissettiriyor. kalabalıkları aşıp eve dönmekten başka çare bırakmadı. yarın 15:00’teki üçüncü bölüm ve arkasından tiyatro festivali’ndeki dava’ya gitmemi de engellemez umarım. papatya çayı ve bol su içmeye devam şimdilik…
(fotoğrafa aldanmayın. üsküdar’daki çemberimiz bu kadar stilize değildi. bizler de yerde minderlerde oturuyordur…)
(bu arada daniel linehan’ın bu parçasının iDANS’a davet edilmenin kapısından döndüğünü de eklemek gerek…)

Yorum Yapın